25 Haziran 2020 Perşembe






O gece gibi her şey.

Yıldızlar eşlik ediyordu gecemize, sen ise rüzgarın eşliğinde bir şeyler anlatıyordun.
Sokağın başındaki dilenci çocuk çoktan sızmıştı, sabahın habercisiydi. Şehre yabancıydık sanki, gönlümden geçeni geceye işliyordum keyfimce, sen bilmiyordun..

Uzun uzun yürüdüğümüz o yolu yarıladım şimdi. Sen yoksun diye değişmiş olmalı caddelerin isimleri, kayboluyorum sanki. Kentler artık yabancılaşıyor, yalnızım, korkuyorum!

Köşe başında ertesi güne görüşmek üzere vedalaşan sevdalılara bakıp seni özlüyorum!

Aklıma gözlerin geliyor, umutlanıyorum..

Sesin kulağımda, saçlarım ıslak kalmış; üşüyorum! Hala aynı durakta bekliyorum. Kaç otobüs, kaç insan, kaç hafta geçti bilmiyorum. Her gün tekrar ettiğin tekerlemeyi ve ismini unutuyorum, seni beklerken yoruluyorum. Sahi ne zaman gelecektin? Bilmiyorum.. Ben en iyisi şafak sökmeden gideyim, en sevdiğin beyaz elbisemi giyip seni yeniden bekleyeyim. Belki o zaman Ekim biter, kış geçer, bahar gelir, çiçekler yeniden açar. Sonra bir gün sen de gelirsin..

O gece gibi her şey, şimdi sen yoksun, yıldızlar yok, geçtiğim caddeler, uzun nehirler, köşe başındaki sevdalılar, dilenciler, umutlarım ve gözlerin..

Uzaklarda bir yerde bir şarkı çalıyor, duyuyorum ama dinleyemiyorum.

Başım ağır, yaşlanıyorum,
Bir girdabın içindeyim, sürükleniyorum.



Ekim 2017 

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Ki ayrı!..



   Hepimiz aynı kederin yolcularıyız aslında.Mutluyuz rolüne bürünmüş ve hayat masalında bize verilen satırları okuyup duruyoruz.Kimimiz bundan memnun, kimimiz kör,kimi sağır,kimi dilsiz rolü yaparak atlatıyor yalın ayak tozlu duvarları..

Kimisi sorgulayıp dursada asırlarca zamanın başkaldırışlarını,cevap bulamayınca vazgeçiyor usulca.Herkes aynı sokağa sapıyor,aynı yerinde sayıyor. Aynı yüzler, aynı sesler ve aynı hecelerle konuşuyorlar..
Kimse bir diğerine dönüp bakmıyor ve öylece geçip gidiyor. Kendi kabuğuna çekiliyor.Kimse kimsenin gözlerinin içindeki manayı okumaya ya da anlamaya çalışmıyor. Herkes kolayı seçiyor.

Hayatın anlamını,hayatın geri kalanını anlatacak rüzgarları dalgalardaki derin sulardan ve köpüklerin beyaz ışıltısından başka ne verebilirdi ki oysa.. ki ayrı unutma!..

Öylesine ve hep böylesine,
samimiyetsizce,-sığ- geçirilen bir dünyanın ve yavan bir kalbin içinde yaşayabilmenin marifet sayıldığı kaç cehennemi yaşıyor insanoğlu kimbilir..Kimbilir hangi dolu dizgin yaşadığını zannettiği sefil hayatların peşinden sürükleniyor. Hangi mazlum gözlerden geçip saf tutuyor karanlığa kimbilir. Hangi geceydi,hangi sabahtı,hangi yol,hangi iz,hangisi bir hatıraydı hatırlarmıydı? Kimbilir..

Bu satırları okurken bile kalemini zavallı,duygularını perişan buluyordur kimbilir.

Zamanın biryerinde,şehirlerin birinde  istediğimizi yapamıyorsak,hissettiklerimizi boğazımızda düğümleyip kor ateşlere atıyorsak,onun gözlerinin menziline bile varamıyor ve öpemiyorsak sesinden  ne anlamı kalır bunca ziyan edilen sayfaların,uğruna yazılan satırların...

Ne faydası olur herkes gibi aynı sokaktan yürüyüp çıkmaz sokakların iklimine varırsak.
Denizin derinlerinde avlanmayıp,uykusuz gecelere meyletmiyorsak,sabahın seherinde o en sevdiğimiz şarkıyı son ses açmıyorsak ne anlamı kalır kokusuna hasret kaldığımız tenlerin..
Ne anlamı kalır ki’ yi hecesinden ayırmazsak,uzaktan mektubu gelecek gibi günlerce beklemeyeceksek,yağmurda ıslanmayacaksak,aylar sürmeyecekse vuslat?

Ne sevdası kalır birgün elbet buluşmayacaksak!


Barcelona / 19:30 /  08.08.2018





19 Aralık 2016 Pazartesi

Şimdi!

Şimdi bu gelmediğin yere seni ilk gördüğüm andaki heyecanlarımı,sana bakarkanki telaşlı yanlarımı,kusursuz bakışlarını gömüyorum.
Öldüğünden değil,gelmediğinden değil,bittiğinden de değil.Hiçbiri değil..

Vazgeçtiğimden!

Gelmeyecek birini bile bekler insan bazı bazı.Ama senin uçsuz bucaksız uçurumların var,yolların kapalı..Senin bekleyenin umuduna kurşunların var.

Şimdi bu gelmediğin yere gökyüzünden kopardığım iki yıldızı gömüyorum.
Biri senin diğeri benim için.
Biri kırılan hayallerimin güz yaprakları gibi solarken baharda açabilmesi umuduyla birgün..
Biri en onulmaz yaraları sarabilmen duasıyla..
Nasıl olur dediğim sorularımın cevabısın artık.
Hangi acı bana dokunur,kanırtır yaramı söyle?
Nerde yükümün ağırlığını kaldıracak tonlarca ağırlıktaki bedellerin cevapları söyle!!

Şimdi bu gelmediğin yere ellerini gömüyorum.Toprağa basarken ayakların,titreyen kirpiklerinde damlayan suçların vardı etrafıma..
Yüzüme yansıyan her zerrende bir kan lekesi aynaya bakarken utandırıyordu göğe haykırışlarımı.,
Ne zaman sessizliğinde boğulsam sonsuzluğun penceresinden tutunuyordum güneşe,sensizliğimle!

Şimdi bu gelmediğin yere seni gömüyorum sadece..
Seninle geldiğim bu yerden sensiz gidiyorum artık her yere..

Sonsuz uçurumlar,dağlar,taşlar,gökler,denizler..
Sensiz ne varsa az sonra yapmaya hazırım bir asker gibi,kül olup yanacak gibi..

Şimdi gelmediğin bu yere kendimi gömüyorum..
İçimde olan seni öldürüp gidiyorum buradan!
Bir iz bile bırakmadan terkediyorum ikimizi,
Arkama bile bakmadan
Terkediyorum bizi..
Tıpkı senin gibi..


28 Ağustos 2016 Madrid..

19 Nisan 2016 Salı

Korkuyorum..






Korkuyorum bu çürümüş kokusundan gecenin..Sessizliği canımı yakıyor,az sonra azrail gelip canımı alacakmış gibi birşeyler bağırıyor derinden!

Korkuyorum gecenin bu heybetinden..Karşımda kaskatı bir ceset gibi dikilmiş gözleri üzerimde, uyuyamıyorum!..
Yalpalayan gözkapaklarım,susuz kalmış dilim damağım..
Sözcüklerim yetmiyor kovalamaya zifiri boşluğu..
Yokluktayım!

Savruluyorum sakin görünen gürültüsüne gecenin..Ayazında donarak can verir gibi üşüyorum,kurtar beni!
Zavallı bir dilencinin gözbebeklerindeki acı var zihnimde ..
Boşluktayım!..

Ağır ağır uzaklaşan vagonların çıkardığı sesler gibi nefes tüketiyorum sonsuzluğa..
Yetemiyorum..

Dokunamadığım çiçeklerin renklerine bulanmış ellerim saçlarımla konuşuyor hadi gel!
Gitmek zor!
Karanlıktan,zifiri boşluktan,yokluktan kurtulmak çok zor! Hadi gel nafile demekten,acziyetimden kurtar beni!!!

Karanlıktan kurtulmak çok zor,gel de aydınlığa çıkar beni..

Yeryüzüne bakıyorum,insanlara,taşa ve de toprağa..
Ölüm nasıl da kovalıyor arkamdan,nasıl da telaşlı!

Sisli bir günün enkazında kalmış sesi duyulmayan yaralı gibiyim..
Gözlerimden yaş yerine keder akıyor artık!
Bulaşıcı hastalık taşıyan biriyim,kalabalığa karışamıyorum..
Gemiler kalkıyor kalbimin limanından,martılar alabora olmuş,simsiyah bulutlar..

Bir suçtan kaçan katil gibiyim,ölende benim öldürende!
Tabutu taşıyanda benim,toprağı üzerime serpende,
Sela verildi,kılındı namazım!

Korkuyorum,gel kurtar beni...
Korkuyorum..

16 Mart 2016 Çarşamba

Uyandım!







Uyandım.
Saat 04.38! Başımda ağır,yorucu,çürümüş,günlerin acısını taşıyan bir ağrı..
Aklımda gözlerin..
Yüreğimde sen..
Ellerimde kokun,defalarca yıkadım oysa!
Heryer karanlık ne zaman geleceksin?
Ben karanlıktan korkmam bilirsin,ama senin olmadığın dünyanın karanlığında boğuluyorum.Günler hafta gibi,haftalar ay gibi sanki hiç geçmiyor..Sahi söylesene senin memleketinde takvimler nasıl bitiyor?

Uyudun..
Saat kaç orada?Başın ağrıyormu?
Aklında kim var?
Kiminle uyuyorsun,üzerinde ne var?
Kokun hala aynımı..ellerinde izlerim varmı?
Aydınlığına birileri eklendimi..
Sen karanlıktan korkarsın,uyan hadi!
Şimdi gözlerin kime bakıyor söyle!

Bittik..
Şimdi bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmasını beklemeden yitirdik.
Silinmiş tozlu rafların arkasındaki hayallerimize umutlarımızı katıp alnımıza yazılanı yaşayarak yolumuzu çizdik..

Sevdik..
Çok sevdik..
Az sevdik!
Sevemedik!
Sevmedik!
Yitirdik!
Bitirdik!

Uyandım saat hala 04.38 
Sen yoksun ve asla gelmeyeceksin..

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Hatıralar..

   




      Hatıralar tozlu kutuların altında saklanmış duygulardır..Yüreğin tozla kaplanmış somut halidir onlar..
 Kimisi hala yepyenidir kalbinin ücralarından sıyrılarak gelen,kimisi hatırlatmaz bile geçmişini..

      Dokunduğun her bir eşya,kalbinde açtığın bir yaradır aslında.Hepsi arkanı dönüp baktığın geçmişindir tozlu pencerenin ardında..

      Tek tek vururlar seni gönlünde yeniden inşa ettiğin duvarlarından!

      Hatıralar sessizdir,konuşmazlar.Çığlık çığlığa kalsan da onlar sana haykıramazlar..Alçaktır hatıralar,seni arkandan vururlar..Gözgöze geldiğinde en savunmasız olduğun yanlarından saplarlar hançeri.Unutmak istediğin ne varsa bir bir dökerler ortaya,bir tokat gibi herşeyi yüzüne vururlar!Hatıralar yürürler..Sen kaçtıkça onlar arkandan koşarlar!Açınca bir kez o gizli saklı çatı katındaki kutuları artık her gece seninle uyur her sabah seninle uyanırlar..Kapatmak istediğin o kutular kapanmaz,dolar taşarlar..Odanın her tarafı hatıra kokar,sen hatıra kokarsın,içtiğin çay hatıra,yediğin yemek hatıra kokar...Hatıralar doymak nedir bilmezler!Bir kurt gibi kemirirler yüreğini.Geçmişe hapsederler seni.Gardiyandır her biri..Suçsuz bir mahkum gibi müebbet hapis cezasına çarptırırlar seni.Ölmenin ne olduğunu anlarsın diri diri!




     
       Ne yöne dönsen,nereye gitsen yoldaş olurlar sana..Hatıralar terketmezler seni,vefalıdırlar..sevdalıdırlar..Arkalarını dönüp gitmezler senin gibi!Sen bir gün çekip gitsen de bir alacakaranlığın kuytusuna onlar seni yine bekler umudun tam ortasında..En küçük bir anını bile en büyük bir saygıyla saklayıp hapsolurlar ve gömülürler vedalara..

      Ve hatıralar öyle sadıktır ki,neyi verirsen onu saklarlar mazi sandığında..
  Bıraktığın tozlu raflarda,anılarını tazelemeni beklerler.En sadık aşıktan daha aşıktırlar sana..Yıllarca en büyük özlemle sever,en büyük hasretle bekler,en büyük aşkla bağlanır ve tutkuyla bakarlar sana..Sen hiç farkında değilken tüm bunların hatıralar yaşlanırlar..Yaşlandıkça daha çok terkedersin onları,savurup bir bir maziye,yenilerini eklersin atiye..

   Ve bir gün ölürler hatıralar ey sahip..sen onları var ettiğin günden yaşattığın güne kadar seninleyken,terkettiğin günde dahi seni bekleyen hatıraları sen öldürürsün.Hatıralar bilir ki mezarları sahipleri gittiği gün kazılır,geri döndüğü gün kapatılır ve işte o gün ölürler..Duasız,vedasız..Hatıralar doğarlar,büyürler,yaşarlar ve ölürler ama hiç bitmezler...

  Hatıralar nasıl ve ne şekilde yaşanmış olursa olsun,onları bir ömür yürekte yaşatmak ve onlarla birlikte yaşlanmak dileğiyle..

      Hatıralarınız bol olsun..



                                                                               15.06.2015  Çatı Katı Yalnızlıkları..

29 Ocak 2015 Perşembe

Seni Sevmek





Düşünmek seni karanlık sokakların en ücra köeşelerinde çırılçıplak..
Beklemek bir ömür,olmayacak dualarda el açarak.

Bir vapurun telaşlı kalabalığında,küçücük bir çocuğun tek damla göz yaşında umut etmek seni..

Özlemek seni göçmen kuşların gittiği yerlerden habersiz kalarak.
Susamak sana,kelimeleri dökmek denize,uçurtmalar yapmak koşsunlar diye sana..

Sarılmak sana,bir bebeğin masum gülüşüyle kokunu gizlemek tüm perde arkalarında.

Tutmak ellerini kuytu köşelerde senden habersiz öylece,hiç bilmediğin memleketlerin soğuk banyolarında!
Sevmek seni,ah sevmek..Seni sevmek,yalnız seni...

Bilmediğim ülkelerin isimlerini duymak gibi seni özlemek.
Bütün iklimleri unutup gözlerinde üşüyüp,kirpiklerinde ısınmak,saçlarında ıslanmak her tanesinde..

Güneşin batışını nefesin,doğuşunu kokun bilmek,uzuvlarında can bulmak seni sevmek..Ah seni sevmek!

Ölmek demek bir bakıma seni sevmek .Ve sende dirilmek..Mezar taşında seni yazmak,toprağın altında bile seninle olmak demek seni sevmek..

Allah'a boyun eğmek seni sevmek,sen yokken sensizliğe senli dualar etmek..

Sensizken sevmek seni aslında seni sevmek..Ve seni sevmek...

O gece gibi her şey. Yıldızlar eşlik ediyordu gecemize, sen ise rüzgarın eşliğinde bir şeyler anlatıyordun. Sokağın başındaki di...